Sosyal Medya

Makale

Türkiye’nin önündeki iki takoz: Batılılar ve Batıcılar

Bu coğrafyaya müslümanlık adına, Müslümanlık için ayak bastık. Zamanla İslâm medeniyetinin en önemli çekim merkezlerinden ve havzalarından biri hâline getirdik bu coğrafyayı.

Ne zaman ki biz bu coğrafyayı mesken tuttuk, bu coğrafyaya iskan ettik; duyarlıklarımızı, ruhumuzu bu coğrafyanın taşına, toprağına nakşettik, işte o zaman bu coğrafya ve bu coğrafyanın hinterlandı olan İslâm coğrafyası yüzyıllarca sükun buldu, huzur buldu.

MEDENİYETLER ÇATIŞMASINA GİDEN SÜREÇ...

EÄŸer biz Müslümanlar olarak bu coÄŸrafyaya yerleÅŸmeseydik, Müslümanların ve Ä°slâm medeniyetinin alacağı siyasî, coÄŸrafi ve kültürel ÅŸekil ve bilinç çok farklı olacaktı.

Eğer Müslümanlar olarak Rum ellerine (=Avrupa kıtasının içlerine) kadar açılarak İslâm coğrafyasının çekirdeği, belkemiği, bütün medeniyetlerin beşiği olan Maveraünnehir ve hinterlandını güvenilir,muhkem bir güvenlik şemsiyesi altına almasaydık, Haçlıların saldırılarını göğüsleyebilmemiz ve durdurabilmemiz son derece zor olabilirdi.

Ä°ÅŸte bu nedenledir ki, Avrupalı güçler, baÅŸka coÄŸrafyaları, kıtaları ve kültürleri yok edebilmek, hegemonyaları altına alabilmek için Ä°slâm medeniyetine karşı verdikleri mücadelede karşılarında hep bizi buldular. Yine biz kaldık sadece.

İslâm coğrafyasına karşı başlatılan kuşatma harekatı Osmanlı'yla üç yüz yıl boyunca savaşmalarına ve Osmanlı'yı çökertmelerine kadar vardı. Osmanlı'nın çökertilmesi, İslâm medeniyetinin fiilen yok edilmesi anlamına geliyordu.

TÜRKİYE KUŞATILDI VE İSLÂM HAYATIN HER ALANINDAN UZAKLAŞTIRILDI

Osmanlı çökertilmiÅŸti ve yerine kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı'nın iddialarına ve misyonuna sahiplenmediÄŸini alenen tüm dünyaya ilan etti. Buna raÄŸmen Batılı hegemonik güçler Türkiye'ye her zaman belli bir mesafeden ve paranoyak bir kuÅŸkuyla bakmaktan geri durmadılar.

Çünkü tarihin nasıl iÅŸlediÄŸini, toplumsal ve kültürel deÄŸiÅŸimin genel geçer yasalarını Ã§ok iyi bilen Batılı güçler, Türkiye Cumhuriyeti, her ne kadar Osmanlı'nın iddialarına ve misyonuna sahiplenmediÄŸini ilan etmiÅŸ olsa da, fiilen böylesi bir ÅŸeyin pek mümkün olamayacağının çok iyi farkındalar.

Bu yüzden Batılılar, biz “resmî” olarak “kendi”mizi ne kadar inkâr ettiÄŸimizi, yüzyılların mücadelesi, deneyimi ve birikimiyle oluÅŸan kültürel ve toplumsal dinamiklerimizi reddettiÄŸimizi söylersek söyleyelim, bizim bir gün Osmanlı'nın misyonuyla hareket edeceÄŸimizi düşünüyor ve bize sürgit kuÅŸkuyla bakıyorlar.

Dolayısıyla Türkiye'nin tıpkı Osmanlı'da olduÄŸu gibi bugün veya yarınMüslümanlığın iktidar aygıtlarını tanımlayacak ve belirleyecek bir konuma gelmesini önlemek için Türkiye'yi kuÅŸatıyorlar. Bir asırdır.

Türkiye'nin Batılı hegemonik güçlerin çıkarlarını koruyacak “istikrar unsuru” (=kendi medeniyet iddiaların reddeden Batılıların uydusu) bir ülke olarak kalması için yoÄŸun çaba gösteriyorlar.

Tekrar ediyorum: Biz bu coÄŸrafyaya müslümanlık adına ve müslümanlık için yerleÅŸtik. Yine biz bu coÄŸrafyayı emperyalist güçlere karşı korumak için müslümanlık adına ve müslümanlığın bize bahÅŸettiÄŸi ruhla kan ve can verdik.

Ancak böylesine can alıcı tarihî gerçekler gün gibi ortadayken ve bu toplumun, her ÅŸeye raÄŸmen kendisini Müslüman olarak tanımlamayı ve bu topraklarda Müslüman olarak varolmayı aslâ terkedemeyeceÄŸi her geçen gün daha açık ve net bir ÅŸekilde ortaya çıkmasına raÄŸmen Müslümanlık uÄŸruna dökülen kanlarla yaÅŸamayı baÅŸardığımız bu topraklarda hegemonik güçlerin çıkarlarını korumaktan baÅŸka bir ÅŸey yapmayan bir avuç seküler Batıcı azınlık bu coÄŸrafyada Ä°slâm'ı, HAYATIN her alanından (kurumlardan, askerî bürokrasiden, kültür-sanat hayatından, en önemlisi de eÄŸitim kurumlarından)uzaklaÅŸtırdı.

İSLÂM, YEGÂNE VARLIK NEDENİMİZ VE SİGORTAMIZ

Oysa Ä°slâm, bu toplumun da, bölgemizin de -genelde- tek varlık nedeni, birliÄŸinin, dirliÄŸinin, kardeÅŸliÄŸinin yegâne sigortasıdır.

Bugün Türkiye hem içerden hem de dışardan tam bu nedenle kuÅŸatılıyor: Türkiye'nin medeniyet iddialarını üstlenmesi, Batılıları ve içerideki seküler uzantıları Batıcıları ürpertiyor.

Eğer Türkiye, medeniyet iddialarını benimseyen bir yörüngeye girecek olursa, bu, bizim orta ve uzun vadede bölgenin tarihini Batılıarın değil yeniden bizim yapacağımız, Barılılarınsa buradan defolup gitmeleri anlamına geliyor.

Türkiye'nin hem bölge ülkelerine öncülük etmeye kalkışmasını önlemek için dışardan, Türkiye'nin Ä°slâmî bir medeniyet yürüyüşüne soyunacak ÅŸekilde eÄŸitim, kültür, siyaset, fikir ve sanat hayatını silbaÅŸtan Ä°slâmîleÅŸtirmesini Ã¶nlemek için de içeriden kuÅŸatıyorlar bizi.

TÃœRKÄ°YE HEM MEDENÄ°YET Ä°DDÄ°ALARINI SAHÄ°PLENMELÄ° HEM DE DENGE STRATEJÄ°SÄ° Ä°ZLEMELÄ°

Bugün Türkiye'nin etrafının ateÅŸ çemberine çevrilmesinin de, içinin terör belâsını maruz bırakılmasının da temel nedeni,Türkiye'nin artık yeniden tarih yapacak, özne olacak bir medeniyet yürüyüşüne soyunma iradesi göstermiÅŸ olmasıdır.

Türkiye'nin bölgeye çeki-düzen vermesine ve iç yapısının da Ä°slâmî bir yörüngeye oturtulmasına içeriden Batılıların gerçek anlamda uydusu azgın azınlık Batıcılar tarafından büyük bir tepki verildi bir asır boyunca. Bu tepki ÅŸu ân anlamsızlaÅŸtı.

Türkiye, medeniyet iddalarına sahiplenecek hem içeriyi hem de bölgesini ÅŸekillendirecek bir yolculuÄŸa çıkacak. Batılılar ve içimizdeki Batıcı kelaynaklar ne kadar direnirlerse dirensinler, bildiÄŸimiz dünya çöktü ve yeni bir dünya kurulacak.

Bölgemizde yaÅŸanan kaos, yeni bir dünyanın kurulmasıyla sonuçlanacak.

Ä°ÅŸte tam bu noktada, Türkiye zekice stratejiler geliÅŸtirerekbölgenin tarihinin yapılmasında hem medeniyet iddialarını adım adım hayata geçirecek bir yolculuÄŸa çıkmalı hem de bu süreçte Batılılardan ve içimizdeki laik Batıcılardan gelecek tepkileri etkisiz hâle getirebilmek için Cuma günkü yazımda da dikkat çektiÄŸim gibi, strateji dehası Sultan Abdülhamid'in o zekice denge stratejisine benzer bir stratejiyi uygulamaya koymalıdır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.